Alman efendi, sert ve acımasız bakışlarıyla kölesinin amcığını açmaya başladı. Koyu renkteki deri kayışı beli sıkıca sardığında, adamın çaresiz hali daha da belirginleşti. Kadının soğuk eli arkasına gittiğinde, köle diz çöküp boyun eğdi; her hareketinde içindeki çaresizlikle karışık heyecan kıvranıyordu. Uyanan istek ve korku, birbiriyle savaşıyor, bedeninde patlayan gerilim adeta kabarıyordu.
Kadın kayışı iyice sıkarak kölenin kıçını araladıktan sonra, soğuk ve sert ucunu yavaşça sokmaya başladı. İlk anlar acı doluydu; adamın dudaklarından kısık bir inilti yükseldi, omuzları gerildi ama efendisi acımadı. Deri kayışın sert çizgileri içeriye doğru ilerlerken, kadın baskıyı artırıyordu. Her haşin itişte kölenin içinde yanma ve basınç çoğaldı; bu sarsıcı his hem aşağılayıcı hem de baştan çıkarıcıydı.
Efendi sertçe dayadı, yavaş yavaş ritmini buldu. Adamın bitik nefesleri odaya yayılırken kadın daha da hırslanıyordu; elini kıçından çekmeyip emirdi adeta onun zayıflığını. Arkasından gelen keskin tokatlarla adamın çırpınışları iyice yoğunlaştı; sesler birbirine karıştı: “Köklüyorum seni!” dedi alaycı bir tonda. Kölenin vücudu titriyor, dayanılmaz acıyla karışık zevk dalgaları arasında savruluyordu.
Sert kayış giderek daha derine iniyor, kadının her vurduğu darbeyle adam amcığını açıkta bırakıyor; tamamen kontrolleri altındaydı artık. İçini delen bu aşağılamaya rağmen bedeninden kaçamıyor, her itilmede biraz daha teslim oluyordu. Kadının gözlerindeki hakimiyet ateşi alevlendiğinde son noktaya gelmişti olay: Birden bire hızlandı darbeler; adamın boğuk iniltileri yankılanırken bütün kasları kasıldı ve sonunda sarsıcı bir boşalma yaşadı kendi esaretinde.
Köle çöktü yere; efendisi ise ev sahipliği yaptığı bu utanç ve zevk fırtınasını gururla izliyordu—sert kayışla kazandığı mutlak hâkimiyeti kutluyordu hâlâ nefes nefese…