Annen evden çıkmış, ev sessizliğe bürünmüştü. Ela, sarışın ve cazibesiyle baştan çıkarıcıydı; o anda üvey babasının gözleri onun üzerinde kilitlenmişti. Oda karanlık, arada sırada kapı gıcırtısı duyuluyordu ama ikisi de bunu umursamıyordu artık. Adamın içgüdüleri kabarmış, yıllardır bastırdığı arzular patlamak üzereydi. Ela’nın masum yüzündeki pürüzsüz teni ve küçük göğüsleri adeta davet ediyordu onu.
Önce sessizce yaklaştı, nefesi sıcak yanağına dokunduğunda kızın kalbi hızla çarpmaya başladı. Kollarını açmadan birkaç saniye durdu; sonra sertçe göğsüne yapıştı. Parlak sarışın saçları dağılırken adamın elleri acımasızca vücudunu yoklamaya başladı; her kıvrımı keşfediyordu. Ela’nın dudakları hafifçe aralandı, birden derin ve hırslı öpüşmeler başladı aralarında. Dil birbirlerini yiyip bitirirken gerilim yükseldi.
Adam yavaşça eteğini indirip daracık siyah külotunu çekiştirdi aşağıya doğru. İri yumuşak yarak dışarı çıktı ve Ela’nın açıkta kalan amcığına sürtündü ilk önce, bu hareketle birlikte korku yerini ateşli istekle değiştirdi onda. Ellerini beline doladı ve hızla içeri soktu kendini, amcığını ona dayarken kıza acımadan kökledi dışına çıkmadan tekrar tekrar dalıyordu içine.
Ela inliyordu yüksek sesle; “Aman amca!” diye haykırsa da aradığı sert sikişi çoktan bulmuştu. Adam sinirli, vahşi hareketlerle amcığını gir-çık yaparak semeni boşaltana kadar didikledi güzel yarak deliğini. Sonunda kafasını kaldırıp ter içinde kalmış kızın yüzüne baktığında o an içindekileri saçıyordu: “Sen benim pislik folloşumsun,” dedi alaycı bir gülümsemeyle.
İçinde dolan semen sıcacık aktıkça Ela’nın bedeni irkildi, ağzından kesik kesik inlemeler döküldü; bu köklemenin sonunda tam teslimiyet vardı. Kadının yokluğu içinde yaşanan bu yasak sevişme sapkınca ama bir o kadar da gerçekti; iki beden arasında geçen yoğun tutku hiçbir sınırı tanımıyordu artık…