Yatak odasının loş ışığında, sarışın adımları topuk sesleriyle ritim tutuyordu. Üvey kardeşin gözündeki o hırslı kıvılcım hemen fark ediliyordu; Anna Mae’nin kalçası yuvarlaklığıyla davetkarça önünde dururken, Alex’in bakışları amının kıvrımlarını tarıyordu. O anda aralarındaki elektrik sanki havayı bile yaktı. İlk dokunuşlar sertti; elleri vücuduna yapışıyor, tenindeki her tüyü diken diken ediyordu. Sarışının nefesi hızlanırken, Alex’sa diliyle amcığını yalayıp ıslatmaya başladı.
Her ısırıkta, her çekişte Anna Mae’nin genzinden boğuk bir inleme yükseliyordu. Kalçasını geriye atarak daha derin bir kökleme istiyordu ama Alex acele etmiyordu; yavaş yavaş ve kin dolu bir şekilde amını ardından sokuyor, içini tamamen dolduruyor, dışarı çıkardığında tekrar gömüyordu içine. Sikiş gittikçe agresifleşmiş, nefesler keskinleşmişti. Sarışın kız yatağı yumruklar, bacaklarını gerdirirken kendi elleri amcığının başını sımsıkı kavramıştı.
Alex ara sıra sertçe dayayıp içeri şiddetli darbeler indiriyor, Anna Mae ise boynunu geriye atıp boyun bağırtısıyla karşılık veriyordu. “Daha hızlı… Dayanıyorum,” diye fısıldadı boğuk boğuk. Amcığı oluk oluk kayıyordu içinde; sıcaklığın verdiği hazla birlikte küçük bedeninin titremeleri iyice artmıştı. Sonunda dayanılmaz noktaya gelen ikili birbirine kenetlenmişken sancılı ama tatlı bir çığlık kopardı odada.
Köklü adam son darbeyi sertçe vurdu; karısını kan ter içinde bırakarak büyükçe gürültüyle boşalmaya başladı. Anna Mae’nin arslan gibi içinde hamur gibi eridiği o an, tüm öfke ve arzular birleşip atmosferi paramparça etti. Islak yatak örtüsü ve baştan çıkarıcı kokular arasında yorgun ama tatmin olmuş nefesler salındı; yeni bir köklemenin önsözü oradaydı hâlâ…