Autumn Huse, incecik bedeniyle ve küçük ama dik göğüsleriyle yola çıkmıştı. Kızıl saçları güneşin altında parıldıyor, cildi hafifçe bronzlaşmıştı. Yalnız değildi; Playboy’u da peşine takmış, onunla birlikte çölün ıssızlığında özgürce takılmak istiyordu. Kumların arasında ilerlerken, her adımıyla içinde kopan fırtınayı saklayamıyordu. O an gelmişti; kıyafetlerini tek tek çıkararak çıplaklığını sergilemeye başladı. Rüzgarın hafif esintisiyle teni titriyor, kırmızı saçları omuzlarından aşağı dökülüyordu.
Göz kamaştıran o striptease gösterisi çölün ortasında yankılanıyordu; her hareketiyle Playboy’un yaramaz bakışlarını üzerinde hissediyordu. Göğüs uçları sertleşmiş, elleriyle onları kollarından ayırıp iyice ortaya çıkarıyordu. Sonra daha da ileri gitti; eteğini tamamen kaldırdı ve bacak aralarını açarak hemen oracıkta sikişe hazır olduğunu belli etti. Parmaklarıyla kendi amcığını kaşıyor, ıslaklığı gözle görülür hale getirirken nefesi hızlanıyordu. Çöl sıcağı bile onun içine işliyormuş gibi amını kızdırıyor, folloşun içi yanıp tutuşuyordu.
Playboy dayanamazdı artık; o an gelip çöllerin ortasında diz çöktü önüne ve dilini hızlıca kaydırmaya başladı kırmızı kadının amcığına. Autumn’in haykırışları kumlara karışırken kendini daha da saldırsın diye onu cesaretlendirdi. İnmeden önce dudaklarını biraz emdi sonra yavaş yavaş yarak ağzına doldu; sert sert götünü dayadı adam gibi kokluyor, emiyor ve köklüyordu amcığını ormanın ortasında her şeyi unutturacak kadar vahşice. Kadın gürültülü iniltilerle oyuna tam anlamıyla kapılırken, o da aman vermeden devam ediyordu.
Klimaksi hissettiğinde ise vücudu titremeğe başladı; güçlü bir boşalma yaşadı ve sıcak sıvıları doğrudan o nemli amcığa boca etti. Autumn derin bir oh çekip dizlerinin üstüne yığılırken yüzünde hem tatmin hem de deli bir haz vardı. Çöl sessizliğinde yankılanan bu vahşi anlar sanki hiç bitmeyecek gibiydi; onun kızıllığı oraya aitmiş gibi dize getiriyordu geceyi…
