Oda karanlıktı, sadece hafif ışık kırıntıları tenlerin üzerine düşerken, aralarında kopmak bilmeyen bir gerilim vardı. O, yüzünde arsız bir tebessümle yaklaştı, bakışları amcığını diline dolamaya hevesliydi. Kadın ise öfkeyle ve tutkusuzca arzuluyordu onu; yumuşak dudakları, yapışkan ıslaklığıyla yarak sapına yapışmıştı bile. Elindeki sertlikten korkmazdı; sakso yaparken onu yayıyor, derin derin içine çekiyor, nefesini kesiyordu. Ağzındaki hareketler o kadar vahşiydi ki, adamın içi kıpkırmızı yanıyor, dayanılmaz bir şekilde sarkmaya başlamıştı.
Bir an durdu, kadının boynuna ellerini doladı ve hızlıca sıktı. “Daha fazlasını istiyorsun değil mi?” diye hırladı. Kadın sadece inledi; yutkunurken amcığını daha sert kavradı ve ağzını açıp kapamaya devam etti. İki beden arasında yükselen yoğunluk havadaki nemi artırıyordu. Kadının uzun tırnakları adamın sırtında gezinirken onun gözü dönmüştü artık. Kalçalarını kavrayıp hızla kendine çekti ve yere yatırdı onu.
Yerde çırılçıplak yatarken hemen üstüne geçti; amcığını hazır hale getirmişti bile. Derin derin içine girdiğinde kadın yüksek sesle inletmeye başladı. Amcığı onun sıcaklığında kayboluyor gibiydi; her saniye biraz daha fazla salyasıyla ıslanıyor, kokusu odada yankılanıyordu. Kadının bacaklarını omzuna doladı ve kuyruk sokumunu şiddetliçe dayadı içeriye. Her kökleyişte acayip titreşimler vücudunda yayılıyor; cildi kıpkırmızı oluyor, ter damlaları saçlarından süzülüyordu.
Adam ritmini artırırken kadın da karşılık veriyor, zılgıtlar atıyor, sesi çatlayana kadar bağırıyordu: “Amına giriyorum be!” diye haykırdı tam zirveye yaklaşırken. Sonra aniden sertleşmiş yarak göbeğine vurdu ve bütün gücüyle son bir kere içine boşalttı. İçinde katışıksız zehir gibi yayılan sıcaklıkla ikisi de gözlerini yumup birbirlerine sıkıca sarıldı; bu deli dolu köklemenin ardından dünya sustu adeta.