Önce o tatlı Fransız folloşun masum yüzünde beliren o çekici tedirginlik vardı; genç yaşının verdiği saf heyecanla, iki adamın aç gözlülüğü arasında sıkışmıştı. İki kara sakso iki yanağında gezinirken, diliyle amcığını ıslatıyor, nefesini sırtına dayayan adamların sert penisiyle tanışmaya hazırlanıyordu. Yumuşak dudaklarıyla önce birini emdi, ağız dolusu salya ve hırçın nefesler birbirine karıştı. Arkasındaki sertlik yaklaşırken titreyen vücudu bile baştan çıkarıyordu.
İlk dayama başladı; sıcak teni onun içinde ezilirken, yavaş yavaş derinleşti kökleme. Öfkeyle inliyordu kızcağız; amcığı daralıyor ama bu acı da onu daha çok içine çekiyordu. Diğer adam elini amcığından amcığına gezdirirken, ayağını kaldırdı ve bele kadar açtı bacaklarını. Kadınlığını pinpirikli parmaklarla delmekle kalmadılar, ikisi birden bastırdı içine. Sıçradıkça suni dudakları yamuluyor, sertliğin dibine işliyordu o sarhoş bakışlı genç kız.
Sikimleri hızlandığında yüzüne yayılan ter damlaları parlarken ağzını açıp boğuk seslerle inlemeye başladı. “Daha… daha!” diye yalvarır gibi bağırıyor ama uyarı değildi bu; tam tersine onları körüklüyordu. Kan ter içinde kalmış masumluğu paramparça olurken, arkalı önlü bölünmüş bedeninin her deliğinden kopan ahlar yankılanıyordu odada. Toplu halde doldurulmanın hazzıyla titredikçe kat be kat küt küt kökleniyordu.
Sonunda doruğa ulaştılar; hem ensesine hem de kıçına boşalırken kızcağızın bedeni tüm gerilimini bırakıp serbest kaldı. Bomboş kalmış amma hâlâ yanaklarından akan yaşlar acıyı değil, sapkın zevki gösteriyordu ortada… O küçücük beden ne hale gelmişti şimdi? İkiye bölünmüşten öteye geçip dibe vurmuştu artık; bu vahşi sikimin esiri olmuştu tamamen!
