Üzerinde ince, ter kokan çarşaflar ve loş ışıkların içinde, o küçük Hintli folloşın gözleri parıldıyordu. Yumuşak dudakları aralanmış, nefesi hızlanmıştı. Her hareketinde içine dolan arzuyla titriyor, amcığını her an daha derinlemesine hissetmek istiyordu. O masum suratının ardında saklı fahişe ruhu, sabırsızca kökleme bekliyordu.
Yarağını eline alıp sertçe sıktığında, sıcaklığı dalga dalga yayılıyordu; amını şimdiden yaldızlayan bu hareket onu çıldırtıyordu. Dudaklarını açıp hızla soksun diye yaladığında, amcığın ucundaki damlalar ağız içinde dağılıyordu. Ağız içiyle yaptığı folloşta dişlerini hafifçe geçirdiğinde acı ile zevk bir aradaydı; tükürüğüyle ıslattığı yarağı daha da kabartıyordu.
Ona arkadan yaklaştığında bedeninin nasıl titrediğini, kalçasını sımsıkı kavrayıp sıkıştırdığında amcığını içine çekmeye başladığını hissediyordu. Amcığı derinlere doğru ilerlerken kızın incelmiş beliyle ritmik hareketler yapması beraberinde tutkuyu çoğaltıyordu. Her dirençsiz inleyişi, her kekremsi nefesi onun daha da sertleşip hızlı köklemesini sağlıyordu.
Amını esnetirken içindeki tadı ve ısısı ile baş edemeyip iyice giriyordu içine; karnından gelen vahşi itişlerle kalçasını sanki paramparça edecekmişcesine sıkıştırıyordu kızın. İki eliyle de belini kaldırıyor, en dipten vurdukça göğüslerinin kıvrımı sallanıyor, titriyordu o çıplak ten. Amcığı tam anlamıyla büyük bir sopa gibi boynuna kadar girmişti; boşalma anına yaklaşırken nefesi kesiliyor ve boğuk bir sesle inliyordu folloş.
Sonunda beynini eriten o boşalmanın ilk dalgasını patlatırken tüm vücudu kasılıyor, kaslarındaki spazmalarla yatağa yayıyordu kendini. Sıcacık semen o dar amın duvarlarına yapışıyor ve soluk soluğa kalmış halde yatakta seriliyordular; üzerine düşen terle karışan o acayip tatlı yorgunluk hissi uzun süre peşlerinden ayrılmayacaktı.