Oda loş, hava yoğun ve kıvrak. Büyük göğüsleriyle, tombul poposuyla Priyaqueen sahneye hırslı, ateşli bir şekilde adım atıyor. Yavaşça soyunurken, yumuşak teni parıldıyor; her hareketi meydan okurcasına, sert ve acımasız bir şeyler fısıldıyor. Oligark gibi dolanıyor etrafta, gözleri aç ve avcı. Adamın elinden tutup öne çekiyor onu; daha ne yapacağını bilmeden kalbine saplanacak olan o sert dayamaya hazır.
İlk dokunuşlar ince ince başlıyor ama içindeki hayvan çığlık çığlığa. Göğüslerine sıkıca sarılan ellerini hissedince nefesi kesiliyor, dizlerinin bağı çözülmüş haliyle bedenini ona bırakıyor. Adamın eli dolanıyor o tombul kalçalara; parmaklar bütün bir dünyayı keşfedercesine yuvarlanıp sıkıştırıyor etrafında, Priyaqueen’in yumuşak teni titriyor heyecandan, karnının altından doğru yükselen sıcaklık vücudunu sarsıyor.
Derken dayanılmaz bir gürültü patlıyor odada: havalı sertlikte yüklüyor adam amını içine. İncinmeyecek kadar acı verici olsa da Priyaqueen sesli inlemelerle karşılık veriyor; poposu ritme ayak uyduruyor hızlıca kalkışlarda. Yine geri çekiliyor, sonra tekrardan bastırıyor adam; arka kapıyı içine alırken kadının yüzündeki ifade tamamen kayıp, sadece çıldırmışlık var artık orada.
Amcığını hissettiği an gözlerini kapatıp bütün benliğiyle teslim oluyor bu köklermeye. Derinlere dalan sikiş onun ruhuna kadar işliyor; her seferinde biraz daha fazla inletiyor amını içine adam ve Priyaqueen’in boğazından yükselen çığlıklarda istek ve haz birbirine karışıyor. Kollarını dört bir yana açmış halde bedenini argonun acımasızlığında bırakırken tam zirveye vuruyor ikisi de—sert çılgınca dayamalarla bezeli orgazm patlamasıyla salonu dolduruyor sesleri.
Son damla akarken bile nefes nefese kalan kadın hüznü değil sadece açlığın yeni başlangıcını taşıyor içinde. O an en kirli arzularıyla sarılmış biçimde yerleşiyor hafızalara, üzerindeki ağır yüküyle birlikte…
