Genç Japon kızının gözlerindeki masumiyet, hemen ardından patlayan vahşi arzunun önünde eriyip gidiyordu. Küçük bedeni, terden parlayan teniyle adeta sırılsıklam bir fahişeye dönüşmüştü; o minicik amcığı, sertleşen yarağını ilk kez böyle yalamıştı belki de. Kendi kendine bile utanmadan, yüksek sesle inleyerek o yarak ucunu emmeye başlamıştı. Ağız içi ıslaklığı, diliyle beraber yarak başını becerirken çıkardığı hırıltılı nefesler ortamı iyice harlamıştı.
Yumuşacık dudakları ve küçük dilinin ustaca hareketleri, yaranın en hassas yerini yerle bir etmeye yetiyordu. Her folloş hareketinde genç kızın yüzündeki utanç ve sapkın zevk çarpışıyordu; ufak elleriyle hızla sikinin tüylerini yolup kavururken, her göğsünü dikerek derin nefesler alıyordu. Amcığını boğazına kadar indirdiği anlarda ardı arkası kesilmeyen ahlamalar duyuluyordu odada; sanki tüm dünya o ısıran sessizlikte sadece onların nefes alışlarına tanıklık ediyordu.
Sikiyi yediği yetmezmiş gibi, şehvetle titreyen vücudunu kıvırarak yerde yuvarlanmaya başladı. Sanki her köklenişi daha da derine işleyecekmiş gibi göbeğine bastırıyor, büyük beden adam ona sertçe dayayıp amcığını teklediğinde yere yapışıyordu. Sarhoş bir ayyaş gibi nefesi daralıyor, arka avlusunda kopan fırtına hiç durmaksızın devam ediyordu. O küçük amcığa girerken çizdiği acı ile zevk arasında bocalayan yüzü, sonunda dayanılmaz hazın pençesine teslim oldu.
Sonunda adam delicesine içine boşalırken, genç kız kafasını kaldırıp hırıltılı bir şekilde “Bir daha…” diye yalvardı; sesi hem çaresiz hem sapkındı. İnleten naralarıyla birlikte yarak artık ateşten biçilmiş kumaşa dönmüştü; her damla sıvısı ona yeni bir kökleme vaadi veriyordu. Bu şehirde en güzel kirli oyun işte tam o anda başlamış, genç beden doymayan canavar gibi sokulduğu her deliğe tapıyordu.
