Üvey kardeşim, o karanlık odanın köşesinde sinsice beklerken gözlerindeki açlık sözden daha fazla şey anlatıyordu. İlk bakışta bile belli olan o acımasız arzu, amcığını benim sıcak, dar anamın içine gömmek için sabırsızlanıyordu. Dizlerimin üzerine çöküp arkama doğru eğildiğim anda, sert ve vahşi bir şekilde amını pençelemesi başladı; parmaklarıyla gezdirirken yüzünde belirgin bir tatmin ifadesi vardı. Sıkı tutunmuştum masaya, kan ter içinde kalmış bedeniyle ağır nefes alışları arasında amını benim kıçıma iterken çıkardığı gürültü beni hem korkutuyor hem de deli gibi ısıtıyordu.
Yarakkalına hükmetmeye başladığında, her kökleyişinde derinlerden gelen iniltilerim yankılanıyordu odada. Acı ve zevk arasındaki ince çizgide hızını kesmeden ilerliyordu; ben ise çaresizce bedenimi onun insafsız sürtüşlerine teslim ettim. Amcığını tüm gücüyle içeri soktuğunda sanki kıçım parçalanacak, ama bu acının içinde saklı zevk beni delirtiyordu. Yarım yamalak seslerle “Daha sert… Dayanıyorum…” diye yalvardıkça o daha da azgınlaşıyor, karnımı yumruklarken küt diye vurduğu her hamlede kıçımın içine kadar sikişini derinleştiriyordu.
İki elimle masanın kenarlarını kavrayıp dimdik durmaya çalışırken, üvey abimin pislik dolu nefesi ensemdeydi. O an hissettiğim şey tam bir köleleştirilme haliydi; bedenim onun istediği gibi açılıp kapanıyor, her sert itişte dillerim susmuş gibi diliyor ama aynı zamanda bağırmak istiyordum. Sonra omuzlarımla ritmi yakaladım; o ittiriyor ben çekiliyordum birbirimize bağımlı haldeyken vücudumuzun tamamı yanıp tutuşuyordu.
Yarakkalı dayamaya doyamayan adam çılgına dönmüş gibiydi; yüzündeki avcı bakışı hiç kaybolmadı. Kıçımı sıkarak son sınırları zorlarken içimdeki fırtına patladı; bütün acılar yerini katmerli orgasmlara bıraktı. İnlediğimde tüm bedenim kıvrandı, sertleşen yarakkası ölümüne titreşirken içimde boşalmayı bırakmadı. O an başka hiçbir şey yoktu dünya üzerinde; sadece onun arsızlığı ve benim delice inlemelerim vardı, birlikte bitmek bilmeyen bu sapkın döngünün içinde kaybolmuştuk.
