Andre Stone, kuru temizlemeye bırakılan ceketini alırken göz göze geldikleri o an kıvılcım gibi çaktı. Kadının sert bakışları, belindeki keskin hatlar ve ince beliyle sanki onu çağırıyordu. Etrafta kimsecikler yokmuş gibi, aralarındaki hava birden ısındı; teni tenine değince elektrikler vücutta dans etmeye başladı. Andre’nin içindeki bastırılmış arzular, kadının delinmiş dudaklarına ve hafifçe aralanan göğüslerine kilitlendi. Her hareketinde belki de yıllardır beklediği fahişenin kokusunu içine çekiyordu.
Kadın ufak bir sırıtışla cebinden sigarasını çıkarıp yaktı; duman avuçlarından yükselirken, ellerini gizlice Andre’nin göğsüne değdirdi. “Beni istiyorsan gel,” dedi alçak ve kışkırtıcı bir sesle. O an tereddüt bile etmedi; ceketi kenara atıp adamcağızın beliyle sıkıca sarıldı. Dilini acımadan ağzına soktu, dil dövdü, hırladı adeta. Bir eliyle kadının saçlarını çekiyor, ötekiyle kalçasını kavrıyordu; basitçe değil, hunharca sahipleniyordu onu.
Kadın yerde duran masaya doğru itti onu, elbisesini hızlıca sıyırdıktan sonra amcığını ortaya çıkardı; parmaklarıyla örttüğü saksoya derin nefesler çekiyordu. Andre de hemen diz çöktü önünde, dilini hiç acımadan damağına sapladı; kadının amını yalarken kendisini kaybetti resmen. Kadının hırıltıları arasında elleri kayarak kalçalarından aşağı indi ve saksonun tam dibine dayandı. Kadın da bunu fırsat bilip başıyla hafifçe işaret etti: “Kökle beni!” dedi sertçe.
Adam hiç vakit kaybetmeden eteğini sıyırdı ve amcığını hızla çıkarıp kızgın kızgın içinde patlattı kadın amcığını. İlk girerken çıkan ıslaklık sesi ortamı doldurdu; adam içeri girmeyi bırakmadı, her dalışı derinleştirip hızla çıkardı kendisini. Kadın dizlerini kırmışken onu inanılmaz şekilde emmeye devam etti; efsanevi bir folloş sahnesi yaşandı orada. Sonunda dayanamadılar ikisi de; adamın ritmi giderek arttıkça kadın artık sadece inleyip bağırıyordu. En sonunda birbirlerinin ağızlarında boğulup kalan sikiş sesiyle doruğa ulaştılar, birlikte çişe yaparcasına inlettiler o küçük odayı…
