Lise yıllarından kalma eski dostlar, yılların getirdiği sessizlikten sonra yeniden bir araya gelmişti. O gün, ortamın sıcaklığı ve geçmişin ağır yüküyle birlikte, aralarındaki gerilim hızla tırmandı. İlk başta maske takmış gibi duran arkadaşın gözlerindeki gizli istek, her hareketinde biraz daha belirginleşiyordu. Kıyafetlerin arasından sızan ter kokusu, nefes alış verişlerinin hızlanmasıyla karışıyor; o anın büyüsü onları esir alıyordu.
Adam yavaşça dokundu amcığına; parmakları titrese de çekinmeden devam etti. Dostluk yerini çoktan başka bir şeye bırakmıştı. Sanki o eski lise koridorlarında saklanan bütün arzular tekrar uyanmıştı. Yumuşak tenin üzerinde gezinen eller, cılız ama keskin inlemelere dönüşüyordu. Altta yatan gizli tutku patlamak üzereydi.
Kısa sürede elbiseler yerlere saçıldı, çıplak bedenler birbirine yapıştı. Göğsüne bastırdığı yarak artık tam kontrolündeydi; sertçe kavrayan eliyle ritmi iyice yükseltti. Arkadaşının ısrarcı bakışları altında içine girdikçe derinleşen kökleme doruğa ulaşmaya hazırdı. Dudağı ısırıyor, amını çekiştiriyor, fena halde değil mi diyerek karşılık veriyordu.
İlk girerken yaşanan o sıkışıklık ve yanma yerini yavaş yavaş kabullenmeye bırakınca, içeri dalmalar ritmik bir hal aldı. Her tokat sesi, her sert dayama arkadaşlarının arasında zıplayan ateşi körüklüyordu. Sesler yükseldi; “Daha hızlı! Inlet!” diye haykırdılar neredeyse boğazları çatlayana kadar.
Sonunda öyle bir andı ki: Başını geriye atıp acıyla sevinç arasında inleyen adam, arkadan gelen sert köklemenin etkisiyle amcığını parçalarcasına açıyordu. Yarağını en dipten çıkardığında karşılıklı çılgınca bağırıyorlardı; bedenleri sarsılıyor, ruhları yanıyordu.
O an ikisi için de özgürlüğün ve sınırların tamamen kalktığı an olmuştu; eski dostluk yerine yeni bir bağımla birleşmişlerdi: acımasız ama tutkulu bir sapıklık… Son nefeslerine kadar birbirlerini sömürerek tam anlamıyla çökmüşlerdi ucu bucağı olmayan bu zevk bataklığında.