Marquetta Jewel, pislikten ve argo dolu sokakların sert havasından kopup gelen bir folloş kızdı. Yüzünden okunuyordu; hayat ona sert davranmıştı ama o da karşılık vermeye hazırdı. Odaya girdiğinde, gözlerinde kıvılcımlar patlıyordu; her hatunu siken adamın içinde bulunduğu o acımasız hazzı bilirdi. İlk anda ağır ağır yaklaştı, ama içinde fırtınalar kopuyordu.
Adam onu köşeye sıkıştırdı, elini sertçe saçlarından tuttuğunda Marquetta amcığını tırnaklarıyla kazıyordu. Yarağını çıkardığında ağzını açtı, tam bir vahşilikle alttan üstten yutmaya başladı. Sert nefesleriyle birlikte dilini hızla gezdirdiği o kalın yüze rağmen pes etmiyordu. Adam elini başında gezdirip suratına daha da bastırdı: “Alamıyorsan ben zorlarım” dediği an gözlerindeki kirli şehvet birleşti.
Sıkıca tutulan boynundaki damarlar kabardı, adam onun yüzünü bir oyun alanına çevirdi; ağız tutuşu ile amcığın dibine kadar inleten, durmadan kökleyen gerçek face fuck’tı bu. Marquetta’nın boğazındaki sesler giderek boğuklaşıyor, ıslak sümüğünün üstüne damlayan salya ve tükürük damlaları odanın havasını ağırlaştırıyordu. Her tokat gibi çarpan hareketinde kadın hem acı hem zevkle bağırıyor, kocaman yarağının içinde kendinden geçiyordu.
Adam artık sabrı kalmamıştı, amcığını deli gibi sığdırıp inletmeye başladı; burnuna kadar ilerleyen yarak Marquetta’nın cebelleştiği anlarda bile bırakılmayacak cinselliktendi. Kadının gözleri doldu; kemiklerine kadar hissettiği o dayama, sertliği ve sapıklığı kabullenmişti artık. İnatçı şekilde yutkunuyor ama boyun kasları ağrıyor, elleriyle yere göğe sığınıyor gibiydi.
Sonunda dayanamayarak adam amcığını derin derin boşaltmaya koyuldu; yüzünde başlayan bu kirli sevişme, bitmeyen sikinti halini zirveye taşıdı. Salya karışımı semenle kaplanmış suratında son nefeslerini verirken bile içine çektiği o kaba dayama anının izleri vardı hâlâ. Herkesin bildiği o lanet olası face fuck’ın ta kendisiydi yaşadıkları; acıyla tatlı arasında bıçak sırtıydı hepsi…
