Mary Rock, odaya girdiğinde yüzündeki şeytani gülümseme hemen fark ediliyordu. İstemeye çekinmeyen, arzuları dizginleyemeyen bir kadındı o; bu seferki isteği ise her zamankinden daha sert, daha vahşi bir sikiş serüveni vaat ediyordu. Yanında getirdiği folloş ile birlikte, ortamın havası anında değişti. Üçlü sikişin sıcaklığı, odanın duvarlarını aşarcasına yükseliyordu. Mary’nin parmakları hızlıca kıyafetleri savurup yarakları açmaya başladı; ısırgan dudaklarıyla ilk önce folloşun amcığını yaladı, dilini şehvetle gezdirdi. Ardından kendi yaraklarını da içine çekip tükürüğü bolca eksik etmiyordu.
Folloşun sert köklesi önce Mary’nin amcığını esnetti; kızgın tenin her hareketiyle iniltiler yükseldi. Mary’nin elleri sap gibi dikleşmiş yaraklara kıvrılırken, ara sıra hafifçe ısırıyor ama acıyı da seviyor gibiydi. Sonra sırası gelen adamın yaraklarını kaptı avuçlarına; sakso yaparken diliyle dibine kadar inip çıkardıkça, boynundan ve kulaklarından nefesini hissettiriyor, onu delirtiyordu. Kızıl saçlı Mary ise bununla yetinmedi; ortadaki folloşu masaya yatırdıktan sonra tepesine geçip altındaki yarakla dans etmeye başladı. Kıçını sarkıtıp iyice karnına doğru bastırırken, boydan boya yaydığı yalama hareketleriyle ortamı iyice kızıştırdı.
İpler gerilmeye başlayınca, üçü birbirine dolandı; Mary arada hem folloşun hem de adamın siklerini deli gibi emiyor, aynı anda kendi amcığını da ipe takmışçasına sıkıyordu. Her dalışta boğuk iniltiler havada uçuşuyor, nefesler hızlanıyordu. Kadının yalanma ve ısırma hızı artarken adamlar da artık onun canavarca dayamalarına direnemedi. Gecenin en karanlık saatlerinde doruğa ulaşan üçlü, birbirlerinin vücudunu adeta parçalayıp ağlatıyordu; tek kelimeyle vahşi bir sarmaşık misali insan bedenlerini sabaha kadar mühürlediler. Sonunda hepsi aynı anda serseme dönmüş halde yatakta yığıldılar; bembeyaz ter içinde kalan tenlerden yayılan kokular hâlâ odadaydı ve şehvet hiçbir zaman bitmiyormuş gibi hissediliyordu.