Önünde diz çökmüş, ipeksi teni parlayan Alice, gözlerini kaldırıp içine işleyen bir bakışla yalvarır gibi bakıyordu. Dudakları hafif aralıktı, nefesi kesik kesikti; içinde yanan ateşin farkındaydı. Yavaşça öne eğildi, dilini ufak dokunuşlarla ıslatıp sertleşmiş dişi yarak ucunu sarmaladı. Boğazına doğru inen o kalınlık, boğazını sıkarcasına dolarken, gagalarında yankılanan ıslak hırıltılar ortamı iyice kızıştırıyordu. Sertçe çekilen saksoyun her hareketinde amcığı iyice kurumaya başlamıştı ama susturulamaz bir istekle devam ediyordu.
Adamın elindeki kontrol pek değişmiyordu; daha sert, daha hızlı istiyordu. İnatçı bir azimle boyun eğmeyen Alice’nin amcığını dudaklarının arasına sıkıştırırken acıya yakın bir haz veriyor, titreyen bedenine hükmediyordu. Parmaklar sertçe açtığı kıçını fena halde oyuyor, derinlere doğru gömerken katmerli ahları karıştırıyordu ortam havasını. O dar çukurda hissedilen her sert kökleme vücuduna ziyan edercesine ilerliyordu; kıvranan bedeninin üstündeydi şimdi tüm güç.
Bir anda durmadı; güçlü kaslarını devreye sokup arka kapıya dayadı yaragını. İncinmeden açmaya çalıştığı koca deliğe inatla dalıyor, deri kıvrımlarının arasından çıkan acı dolu inlemeler boğuklaşıyor, hızlanıyor ve ağzındaki saksoyu bırakıp doğrudan sıcak amcığını kavrayan diline döndü. Alice’nin tırnakları adamın sırtında izler bırakacak kadar keskinleşmişti. Dayamanın ritmi gittikçe şiddetlendi; ön sevinçten titreyen omuzları onun için küçük savaş alanı gibiydi.
Köklendiği her hamlede o ince ve gizemli kızgınlık yayıldıkça yayıldı: Amcık paramparça olmuştu neredeyse ama vazgeçmedi, aksine daha çok teslim oldu bu vahşi zulme. Son hamlede bastırdı üstüne; yerle bir etti tamamıyla bedeniyle beraber ruhunu da çekerken içine doğru boşalmanın patlamasıydı bu. Gözlerinden yaşlar süzülürken sert nefes alıp verirken ağızdan çıkan son “Evet!” sesi kulaklarda çınlıyordu hâlâ…
