Üvey abla Penelope Kay, kendi bildiğini okuyan, aklını ve bedenini kullanan bir folloştu. O gün de gazı almış, içine girmişti; istediği ne varsa tek tek sıralamaya başladı. İstemesiyle beraber ortamın havası değişti; gözlerinin içine bakarken, o iğdiş edilmemiş yarak onu yutmak için can atıyordu. Penelope Kay’ın dudakları kıvrılmış, amcığını yalayarak bekliyordu güçlü dayamanın gelip çatmasını. Bir anda omzuna yapışan adam onu kontrol altına aldı, sertçe sıkarak göğüslerini hissettiriyordu; vücudu direnemez haldeydi.
Önce hafif bir sakso atışıyla başladı, dudaklarını araladı ama anında daha derine indi o karağız elin hışırtısıyla. Penelope Kay sızlanmadan duramayıp “Daha sert, daha hızlı” diye inledi. Yarağı kalın ve sıcak tutuyordu ağzında; dilini geveleyerek amcığı aşağı çekiyor, dişleriyle hafif hafif ısırıyordu. Adamda sabır kalmadı; iteleyişle sırtüstü yatırdı onu ve diz çöktü önüne. Parmaklarıyla saçlarını geriye çekip bakışlarını kilitledi ona.
Ona verdiği sözler tutulacaktı artık; müthiş bir kökleme geliyordu dışarıdan içeriye doğru derinlikleri sondaj gibi delip geçerken Penelope’nin amcığı kabarıyor, daralıyordu sıkıca ama vazgeçmiyordu bu orospu kızı. Her köklemeyle birlikte “Ah be! Yarağını yiyeceğim!” diyerek bağırtıyor vücudu kasılıyordu zevkten yanıp tutuşurken. Ter damlaları alnından süzülüyordu büyük hırsla onları silerken bile teninin sıcaklığı yayılıyordu her tarafa.
Yumuşakça elleri kalçalarından kavrayıp kaldırdı biraz sonra arkadan bastırmaya başladı deli gibi. Çatlaklarını bu sefer daha keskin ritimlerle kırıyor adeta yere çarpan bodur yumruklar gibi vuruyordu penepole’nin üvey kızlığını paramparça etme emrinde vardı ruhu. Sancı dolu iniltiler susturulamadı; adama iyice teslim olan beden heyecan ve acının dansında kıvranıyordu coşkuyla.
Son hamlede tavan yaptı bütün huzursuzluğu içe aktardı penelope kay: gökyüzüne açılmış amcığını delip geçen yarağa sıkışan boşalma ateşi patladı dışarıya damlalarda şehvetin ayazı vardı artık üzerinde yazılan roman kadar vahşi sahnelerden ibaret bu gece…