Vanessa Cage, göğüsleri sarkmış halde, kendine ait olmayan o kalın yarakla oynarken gözleri ateş saçıyordu. Üvey oğlunun iri sikini hiçe sayıp adeta yutmak için açıyordu ağzını. Odayı saran gerilim, Vanessanın içindeki yasak arzuyla birleşince kontrol edilemez bir hale bürünüyordu. Sırf babasının doğum günü yüzünden onunla değil, o sapık üvey oğluna köklemeye karar vermişti; bu yüzden de dudaklarıyla sertlikte sınır tanımadan, sakso yapmaya başladı. Dilini her hareket ettirişinde amcığının kenarlarından salya akıyor, boğazına kadar giren o kalınlıkta titriyordu.
Üvey oğlan, Vanessa’nın kıvrak vücuduna hakimiyeti elinden bırakmıyor, onu sert şekilde tutup arkasını döndürmeye zorlayınca kadın da emri beklemeden dört ayak üzerine çömeldi. Amcığını tamamen içine almıştı; altındaki deri kat kat gerilerek inliyordu. İçinde hissettiği her santim kalınlık beynini dağıtıyor, kaçamak bakışlarını bastırmaya çalışıyordu ama yanındaki adamın hırçın nefesi ve ağız şapırtıları yükseldikçe kaçışı imkânsızlaşıyordu.
Sonra o an geldi; Vanessa sırt üstü yattığında üvey oğlan delicesine amcığa dayandı. Kâğıt gibi bebek teni kıvranırken o kocaman sik içinde gidip geliyordu. Her kestirdiğinde daha derin iniyor, kadının boğazına kadar dolan çifte sertlik kaslarını kasıyordu. Vanessa’nın bağırmasıyla odada yankılanan sesler, yasak zevkin ilanı gibiydi. Tüm bedenini kaplayan titremeler içinde sonunda üvey oğlan saldırısını zirveye taşıyıp üstüne boşaldığında kadın amcığını sıkıca kavrayıp içine akanı hissediyordu; o an tüm suçlulukları silen bir rahatlama vardı suratında.
Yavaşça kendine gelirken gözlerini kısarak gülüyor, “Babaya yok ama bana bol bol dayadın…” dercesine bakışlarını ona dikiyordu. Yasak oyun böylece acımasızca bitmiş ama izleri uzun süre diri kalacaktı Vanessanın bedeninde…
