Eden Celeste, o karanlık teniyle yeniden ortaya çıktığında ortalık hemen kıvılcımlanmaya başladı. Siyahın gizemini üzerinde taşıyan bu folloş, amcığını büyük kara yaragıma açar açmaz kendini teslim etti. Gözlerindeki ateş, sanki içindeki hayvani arzunun ipuçlarını veriyordu. Dik dik olan kara belam, Eden’ın sırtına bastırırken nefes nefese kalıyordu; o dakikadan sonra tek düşünce büyük köklemenin getireceği sarsıntıydı.
Eden’ın ince beli avuçlarıma otururken her hareketinde amının daracık duvarlarını zonklatıyor, ben de deli gibi dayıyordum. O nefes alışta boğulacak gibi oluyordu ama isteyerek induluyordu enikonu o acayip zevk dolu eziyete. Büyük kara yaram bedeninde kayarken Eden’ın sıcaklığı ve ıslaklığı birleşiyor, kafasını geriye atıp inliyordu her siktiğimde daha da vahşi hale geliyordu.
Bir ordaydı, diğeri burda… En sonunda dayanamadı, yavaşlıyor sandıysam yanıldım; Eden önceki kadar coşkulu şekilde gavura yapıştı, amcığı deli gibi yayıp benim kara kokumu içine çekmeye başladı. Dudakları yalayıp sakso yapış şekli öyle erotikti ki burnuma gelen nemli solukları içinde birikmiş fahişe arzuyu anlatıyordu. Kendi kendine söylenen inlemeleri arada yüksek bir çığlığa döndü, ben de o an devirdiğimde bütün gücümü onun içine boşalttım.
Sıcacık sıvılarımıza bulanmış Eden yere yığıldığında bile gözleri hâlâ parıldıyordu; “Bir dahaki turda yine kökleyeceğim seni” dediği anda o sert diliyle rahmimi yalarken fiili olarak teslimiyetinin ne denli derin olduğunu gösterdi. Bu gece karanlığın altında iki can birbirine böyle haşinçe bağlanmıştı işte…
